tag:blogger.com,1999:blog-79078008289480652922024-02-20T22:01:53.450+03:00CulpaHenry Chinaskihttp://www.blogger.com/profile/00466573042619304292noreply@blogger.comBlogger7125tag:blogger.com,1999:blog-7907800828948065292.post-58090856455064082582010-08-18T05:30:00.001+03:002010-08-18T05:30:43.524+03:001808yağmur altında sigara yakmaya çalışmak gibi bu. bütün gücünle çabalarsın, başarırsın da zaman zaman. ama yetmez, söner tekrar; başa dönersin.<br />
<br />
sıfır noktasında çok geç olmadan yağmuru dindirmen gerekir. ya da ıslak tütünü ve kağıdı yakmak için çabalamaya devam etmen.<br />
kısacası sonunda, kendini yağmura bırakmak gibi harikulade bir seçeneğin olur.<br />
<br />
bir çocuğun eğlenceli şeyler düşünebildiğine tanık oluyordum eskiden. şimdikilerden daha eğlenceli şeyler. ne var ki, bütün çocuklar, düşünceleri ve soruları er ya da geç ölüyorlardı; benimki de öldü.<br />
<br />
kayıplarım bu kadar değil. neye sahip olduysam kaybettiğimi düşünürsek, bu aşırı bir çokluk ifade etmese bile, bir çokluk ifade eder.<br />
<br />
şimdilerde ise bir dünyaya sahibim; bir yatak, iki yastık, soğuk kış günleri için de bir battaniye. aslında buralarda kış pek soğuk olmuyor ama, rahatsız ettiğinde bir sigara yakıyorum.<br />
<br />
sahilde nefesini duymak için beklemem veya açtığım her telefonda sesini duyacakmış gibi hissetmem bir sorun mu bilmiyorum. bir sorunsa da üşümekten daha büyük sanırım.Henry Chinaskihttp://www.blogger.com/profile/00466573042619304292noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7907800828948065292.post-40971598270775649902010-08-13T14:17:00.001+03:002010-08-13T14:17:17.843+03:00yinezamanın çok ötesinde -veya berisinde- bir pazar günü; sarı ama sapsarı. papatyanın sarısı ve elbisenin beyazı. saçlarının gözlerine doğması için sabırsızlanan bir çocuk sonra kapında; ölümü, yaşamı her şey buydu ona.<br />
<br />
bazı güzel cümleleri bilmem ben nerede nasıl kullanacağımı. güzeller mi ondan da emin olamam aslında, yazıp yazıp silerim hafızamda. benim başım ağrıyor esasında. düşünüyorum da, bu yüzden olabilir mi acaba?<br />
<br />
ölmüşüz, kalmışız, kimin umrunda. sigaramı yakarım ben, içmem ama. dumanını seyrederim tabii tütsüm yoksa.<br />
<br />
kağıdı kalemi alıp hayali gözlüklerimi takıp, ağzımı da büzerekten yazı da yazmam mesela. yazmam tabii, çizerim. koca popolu şişman anaanneni çizerim pörtlek gözlü üst komşunu sonra sokaktan geçen iri göğüslü fahişeyi çizerim. seni de çizerim yanlarına.<br />
<br />
bira içince bol bol işer, yağmur yağınca ıslanırım ayrıca. ben de halkın kemaliyim hatta. ağrı kesicisi olan bu arada?<br />
<br />
bilmezsin belki ama sevmezdim ben pazar günlerini o zamanlarda da. seni severdim yalnızca. günlerden neymiş, aylardan, yıllardan; güneş ne taraftan doğmuş, bunlar değildi umrumda; doğsundu, yeterdi bana.Henry Chinaskihttp://www.blogger.com/profile/00466573042619304292noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7907800828948065292.post-26328568389533043392010-07-26T15:12:00.006+03:002010-07-26T15:56:10.545+03:00güncerüzgar esiyor sigarayı tutan sol elim titriyor, aslında başımda da feci bir ağrı var. hiç yaşamadım ancak şu şekilde tabir edilebileceğini hissediyorum: çifte yemiş gibi ağrıyor.<br />
<br />
sola çeviriyorum ağrıyan kafayı, bir "uykusuz" dergisi şubat 2008'den sayı 21 olsa gerek, işte sanırım bir süredir orada öyle yayılmış.<br />
<br />
sağımda telefonum var, arada bir mesaj geliyor bip mip, birisi yalan söylemeye bayılıyor gibi.<br />
<br />
açıkcası ben sağı sevmem, soldan devam edeyim. stephen king'in kule'sinin üzerinde kafka var, milena'ya mektupları. bir göz atayım dedim, şöyle demiş kafka, "..yalanı bana kolaylaştıracak üçüncü bir neden daha var: yanımda sen olursan! ne var ki, yeryüzünün en uçsuz yalanı olurdu bu.."<br />
<br />
milena'nın cevaplarının olmaması ruhsal bir bunalıma sürüklüyor beni, ilk kez burada açıklıyorum.<br />
<br />
daha fazla okuyamıyorum bu aralar ben, üst limit 10 sayfa. kalkıyorum yerimden ve telefon çalıyor, aynı anda başımın ağrısı da ayağa kalkıyor sanki -bu arada sol tarafı ağrıyor, ben solu severim- bir an yalpalıyorum ama, yıkılmam bilirsiniz.<br />
<br />
telefona da bakmıyorum pek bir uzakta, sesi öyle geliyor yani cebimde de olabilir. -masanın üzerinde elbette- susması için lanetler yağdırıyorum, kimseyi duyacak yalanlarını dinleyecek halim yok, perdeleri örtüyorum pencereleri ve televizyonu kapatıyorum insan görmekten şiddetle kaçınıyorum, -hayır aynaya bakmak sayılmaz, hem sen insan mısın ki deyin- yalancı gülümsemeleriniz kıçınıza yani.<br />
<br />
sadece ağrı kesicilerin dahi tesir etmediği baş ağrımı seviyorum, kaçıp gitmiyor o hem. zaten bu aralar git dediklerim gitmiyorlar, otoritem zayıfladı gibi sanki.<br />
<br />
ha bir de sorum var gitmek demişken, gitmez olaydım dediğim akdeniz civarlarında ve sahil boyunca bütün roma kalelerini zaptedip içine sıçan, üstüne duvarından duvarına ip gerip çamaşır asan yüce millet hangisidir, hadi bakalım.Henry Chinaskihttp://www.blogger.com/profile/00466573042619304292noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7907800828948065292.post-36584333906256596262010-07-24T10:47:00.001+03:002010-07-24T10:47:59.879+03:00zayıftüm düşünceleri bırakıp<br />
bir kenara,<br />
gözlerinle bakışmak istiyorum.<br />
<br />
bütün hayallerin en güzelini kurmak<br />
gecelerce,<br />
en sevdiğin şarkıyı koyup, en sevdiğin<br />
yemeği yapmak masayı da<br />
iki kişilik hazırlamak.<br />
<br />
"suskunsun bu akşam, bi' şey mi oldu?"<br />
ve aslında her akşam.<br />
<br />
iştahın da yokmuş pek, bitirsen iyiydi. neyse. kahve ister misin?<br />
istemez misin?<br />
<br />
duvarlarda seni aradım o akşamlarda, gözlerini, dudaklarını. buldum da. ama aramak bulmaktan zor, bir şekilde bir şeyleri kabul etmekle başlamak.<br />
<br />
hey! boşver şimdi bunları.<br />
sen dondurma seversin, hemen çıkıyorum.Henry Chinaskihttp://www.blogger.com/profile/00466573042619304292noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7907800828948065292.post-4697271154031101012010-07-19T11:22:00.005+03:002010-07-19T11:33:53.290+03:00uyanmakanımsıyorum saçlarını uyuklarken, yarı açık gözlerimde,<br />
güneşten farksız; sarı, yüzüme dökerdin.<br />
<br />
aynı anda tırnaklarını tenime değdirişini ve<br />
yavaşça batırışını da anımsıyorum, hatta gitgide <br />
bu aldanmacaya ortak oluyorum, ellerini arıyorum.<br />
<br />
aslında hala bıraktığın izleri gururla taşıyorum.<br />
<br />
gözlerim kapanıyor, uykuya dalıyorum ve<br />
daha çok yaklaşıyorum sana. öyle ki kalp atışlarını<br />
göğüs kafesimde hissediyorum.<br />
<br />
sesini duyuyorum, gözlerini görüyorum, artık eminim,<br />
ancak bir rüya olabilecek kadar güzel.<br />
<br />
ama affet, fazla uzun kalamayacağım. kalmak, sensiz bir güne uyanmanın nasıl bir duygu olduğunu bir kez daha anımsamamak isterdim.<br />
<br />
çok uzun sürmüyor, önce saçlarının yerini artık neyin habercisi olduğu umrumda olmayan ve usul usul göz kapaklarımın ardından seyrettiğim güneş ışıkları alıyor.<br />
<br />
göğsümden kopup gidiyorsun,<br />
artık ellerini aramaya, bulmaya,<br />
tutmaya gücüm kalmıyor, tek yapabildiğim<br />
uyanmak.Henry Chinaskihttp://www.blogger.com/profile/00466573042619304292noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7907800828948065292.post-73857410950385186962010-07-17T14:50:00.002+03:002010-07-17T14:50:34.465+03:00dublegözlerin,<br />
ömrüm boyunca<br />
unutmayacağım<br />
tek şey.<br />
<br />
ne o gün verdiğin<br />
kağıtta yazanları<br />
anımsayacağım bir gün,<br />
<br />
ne de ellerinin<br />
sıcaklığını.<br />
<br />
teninin yumuşaklığını<br />
unutup<br />
öfkeli bir adam olacağım.<br />
<br />
dokunuşun değil<br />
içki sarhoş edecek beni<br />
gecelerce.<br />
<br />
ve bir sabah her köşe<br />
ben kokarken<br />
sen nasıl kokardın<br />
unutacağım.<br />
<br />
sevdiğim<br />
kadın<br />
nasıl<br />
kokardı?<br />
<br />
acı.<br />
<br />
gülüşünü hatırlayabileceğimi<br />
sanmıyorum<br />
her odada onun yerine<br />
hıçkırıklarım yankılanmaya<br />
başladığında.<br />
<br />
gözyaşlarımla sırılsıklam<br />
üşüyeceğim.<br />
nefesinin sıcaklığını da<br />
unutturacaksın bana<br />
ellerin gibi.<br />
<br />
sana sarılmak?<br />
unutmak demek,<br />
sonsuza dek<br />
üşümek.<br />
<br />
üşüdükçe<br />
kendime soğuyacağım,<br />
kendimi unutacağım<br />
sonunda.<br />
<br />
ve bir gece<br />
ölü bir adam<br />
ayna karşısında<br />
kendi gözlerinin derininde<br />
bir kadının<br />
gözlerini görecek.<br />
<br />
alev<br />
alev<br />
masmavi<br />
yanan <br />
gözlerini.<br />
<br />
artık kim olduğunu<br />
unuttuğu bir kadının<br />
gözlerini.Henry Chinaskihttp://www.blogger.com/profile/00466573042619304292noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7907800828948065292.post-35138746093744686572010-07-04T16:37:00.001+03:002010-07-04T16:44:55.524+03:00küçükken,oyuncak insanlarım vardı. ufak, plastik insanlar.<br />
<br />
kurgusal dünyaları vardı. bir çocuk kendini ne kadar tanrı hissedebilir; bana bunu düşündürür hep.<br />
plastik bir dünyaya hükmederdim ben de, plastik insanlarıma.<br />
<br />
arabaları, evleri, hatta işleri vardı.<br />
bazıları sokakta yatardı, bazılarınınsa lüks, hatta sosyetik yaşantıları olurdu.<br />
<br />
öldürürdüm, yaşatırdım. kimilerine kahraman, kimilerine suçlu derlerdi. hiç konuşmadan.<br />
<br />
onlar sustukça konuşmalarını isterdim. kudretim vardı, konuşabilirlerdi. konuşturabilirdim. neden olmasın.<br />
ben tanrıları değil miydim?<br />
<br />
geceleri onları dinlerdim. ansızın yanlarına gider, konuştuklarını yakalamaya çalışırdım.<br />
<br />
ama konuşmadılar.<br />
<br />
aylar böyle geçti. bir taşınma faslında, plastik insanlarıma rastladım tekrar, bir dolabın bir köşesinde.<br />
sanırım gizlenmişlerdi. çünkü onları oraya ben koymamıştım.<br />
<br />
gülümsedim ve hitap ettim,<br />
"tanrınızdan saklanabileceğinizi mi sanıyordunuz?"<br />
<br />
o günden sonra hepsini masamın üzerine dizdim. bir daha kaçamadılar,<br />
ne onlar benden, ne de ben onlardan.<br />
<br />
ancak yıllar geçti ve<br />
onlar hakkındaki fikirlerim değişmişti.<br />
ne konuşabileceklerine, ne de yürüyebileceklerine inanıyordum artık. ölüydüler onlar, plastiktiler.<br />
<br />
bir akşam, ruhumu adeta dans ettiren biriyle tanıştım. her sözü beni büyüleyen, kalbimi heyecanla dolduran biriyle.<br />
<br />
artık onun için uyuyor, uyanıyor, konuşuyor, yaşıyordum. hissettiğime ilk kez, "canlılık" diyebilirdim.<br />
<br />
ve bana yıllar sonra gelen bir cevaptı gözlerindeki, ruhuma işleyen gülümsemesi.<br />
<br />
onu tanıdıktan sonra her şey mümkündü. plastik insanlarım konuşabilirler, yürüyebilirlerdi.<br />
ama doğru bir tanrıya ihtiyaçları vardı. ve her plastik insanın,<br />
doğru birine ihtiyacı vardı.<br />
<br />
ertesi gün, insanlarımı başka çocuklara dağıttım. ne oldular bilmiyorum ama<br />
umarım artık konuşuyorlardır.Henry Chinaskihttp://www.blogger.com/profile/00466573042619304292noreply@blogger.com0