Çarşamba, Ağustos 18, 2010

1808

yağmur altında sigara yakmaya çalışmak gibi bu. bütün gücünle çabalarsın, başarırsın da zaman zaman. ama yetmez, söner tekrar; başa dönersin.

sıfır noktasında çok geç olmadan yağmuru dindirmen gerekir. ya da ıslak tütünü ve kağıdı yakmak için çabalamaya devam etmen.
kısacası sonunda, kendini yağmura bırakmak gibi harikulade bir seçeneğin olur.

bir çocuğun eğlenceli şeyler düşünebildiğine tanık oluyordum eskiden. şimdikilerden daha eğlenceli şeyler. ne var ki, bütün çocuklar, düşünceleri ve soruları er ya da geç ölüyorlardı; benimki de öldü.

kayıplarım bu kadar değil. neye sahip olduysam kaybettiğimi düşünürsek, bu aşırı bir çokluk ifade etmese bile, bir çokluk ifade eder.

şimdilerde ise bir dünyaya sahibim; bir yatak, iki yastık, soğuk kış günleri için de bir battaniye. aslında buralarda kış pek soğuk olmuyor ama, rahatsız ettiğinde bir sigara yakıyorum.

sahilde nefesini duymak için beklemem veya açtığım her telefonda sesini duyacakmış gibi hissetmem bir sorun mu bilmiyorum. bir sorunsa da üşümekten daha büyük sanırım.

Cuma, Ağustos 13, 2010

yine

zamanın çok ötesinde -veya berisinde- bir pazar günü; sarı ama sapsarı. papatyanın sarısı ve elbisenin beyazı. saçlarının gözlerine doğması için sabırsızlanan bir çocuk sonra kapında; ölümü, yaşamı her şey buydu ona.

bazı güzel cümleleri bilmem ben nerede nasıl kullanacağımı. güzeller mi ondan da emin olamam aslında, yazıp yazıp silerim hafızamda. benim başım ağrıyor esasında. düşünüyorum da, bu yüzden olabilir mi acaba?

ölmüşüz, kalmışız, kimin umrunda. sigaramı yakarım ben, içmem ama. dumanını seyrederim tabii tütsüm yoksa.

kağıdı kalemi alıp hayali gözlüklerimi takıp, ağzımı da büzerekten yazı da yazmam mesela. yazmam tabii, çizerim. koca popolu şişman anaanneni çizerim pörtlek gözlü üst komşunu sonra sokaktan geçen iri göğüslü fahişeyi çizerim. seni de çizerim yanlarına.

bira içince bol bol işer, yağmur yağınca ıslanırım ayrıca. ben de halkın kemaliyim hatta. ağrı kesicisi olan bu arada?

bilmezsin belki ama sevmezdim ben pazar günlerini o zamanlarda da. seni severdim yalnızca. günlerden neymiş, aylardan, yıllardan; güneş ne taraftan doğmuş, bunlar değildi umrumda; doğsundu, yeterdi bana.